OYUN TERAPİSİ VE OYUNUN ÇOCUĞUN HAYATINDAKİ YERİ

Doğumlarından itibaren tüm çocukluk dönemi enerjilerini fiziksel ve mental gelişimlerine harcayan bebekler, 3-4 haftalıktan itibaren temel düzeyde gözlem yapabilmekte ve ayırt etme yeteneği geliştirebilmektedir. Çocuklar bu zamandan itibaren neredeyse ergenlik sonuna kadar dünyayı algılama, değer yargıları geliştirme ve kendi kısa yollarını ekseninde belirli şemalar oturtmaya başlar. Adeta bir sünger gibi gördüğü ve deneyimlediği her şeyden bir çıkarım yaparlar. Bu sebeple çocuğunuz sizin herhangi bir ifadenizi algılama, yorumlama ve çıkarım yapma konusunda muazzam bir yeteneğe sahiptir. Hayatı algılayış biçimi ise hem doğuştan getirdiği mizacı hem de aile içindeki anne-baba ilişkileri dinamiğiyle şekillenir.

Aile içi şiddet ve istismar ile tanışan, ya da anne ve baba arasındaki gerginliklere çok sık maruz kalan çocuğun hayatı algılama biçimi olarak oluşturduğu şemalar, yetişkinlik hayatına dair birçok şeyi yordar olacaktır. Bu sadece travmatik yaşantıları olan çocuklar için geçerli değildir. Çocuğun doğuştan getirdiği mizacı, hassasiyetleri ve hayatı algılayış biçimi sebebiyle bazen kulağa sıradan gelen, her ailede yaşandığını düşündüğünüz aksamalar bile, çocuğun zihninde başa çıkılamaz problemler olarak görülebilir. Negatif duygu ve deneyimler ise çocuğun gelişimine olumsuz bir katkı sağlar.

Çocuklar duygularına ve kendilerini ifade etmeye dair kısıtlı kelime dağarcığına sahiptir. Bu nedenle deneyim ve duygularını dile getirmede eksiklik yaşayabilirler. Duygularını doğru şekilde ifade edip yardım talep edememeleri yaşadıkları sorunu yok saymaz. Tam da bu noktada oyun terapisi çocuklar ile kurulabilecek en güvenilir yol olarak karşımıza çıkar. Olumsuz yaşantıları, bunlara dair hisleri ve sorunu algılayış biçimi üzerine oyun kanalı ile çalışılır. Onlar ile konuşulan ayrı bir dil gibi oyun üzerinden çocuğun kendini ifade etmesi sağlanır. Oyun terapisi süreci çocuğu ve yaşadıklarını anlamak dışında terapistin yerinde geri bildirimleri ile duygu ve düşünce ifadelerini geliştirmeyi hedefler.

Terapist ile kurulan bağ çocuk için güvenli bölge oluşturur. Bu bağ sosyal becerileri geliştirmeyi sağladığı gibi, ortak kurulan oyunlar zihinsel-fiziksel gelişime ve farkındalık geliştirmeye de katkıda bulunur. Bu güvenli alanda oyun dili üzerinden kurulan iletişim ile çocuğun yaşadığı sorun ve aksamalar ortaya çıkarılarak duygu durum ve davranışlarında rahatlama sağlamaya yönelik çalışmalar yapılır. Gerçek hayatta temas edilebilecek birçok konuya dair çok çeşitli ve özel seçilmiş oyuncakların bulunduğu oyun odası çocukların günlük rutinlerini prova edebilecekleri bir alan tanır. Olumlu olumsuz tüm duygular oyun esnasında ifade edilir. Çocuklar hem kendilerini ifade etmenin yollarını öğrenir hem de kendi sorunlarını kendi yollarıyla çözebilme becerisi kazanmaya başlarlar.